Bana göre insanlığı ne sosyalizm, ne kapitalizm ne de başka bir 'izm' kurtaracak.
Ne Tayyip Erdoğan ne Özgür Özel, Tramp, ne Putın, ne de başka bir lider...
Tek bir şey kurtarabilir, o da nezaket!
Ekonomik adaletsizliği ve sosyal refahı tam olarak düzeltmese de en azından iç huzuru getirebilir.
Zira...
Dünyanın içinde bulunduğu durum bize gösteriyor ki...
Refah seviyesi yüksek ülke insanlarının dahi yaşadıkları manevi yoksunluk işin ekonomik olmadığını gözler önüne sermektedir.
Her yerde bir şiddet, cinnet, cinayet, sömürü, kargaşa ve ego patlamasıdır gidiyor.
Uluslararası ilişkilerde olduğu gibi bireysel olarak da dünya insanları mutsuz ve huzursuz.
Son yıllarda kullanımı hızla artan antidepresan ilaçlarının tüketim sayılarından belli değil mi?
İçinizi karartmak istemem ama haber programları safi şiddet haberleri ile dolu neredeyse.
Her ne kadar ekonomik koşullar insanları kasıp kavursa da manevi kuraklık sosyal hayatımızı çekilmez kılıyor.
Konu komşu, hısım akraba eş dost ve daha da ötesi aile saadeti evlat ebeveyn ilişkilerinin tadı tuzu kalmadı.
Bir güvensizlik, istismar, hoşgörüsüzlük, samimiyetsizlik aldı başını gidiyor.
Tüm bu hengâme içinde bazen bir tatlı söz, kibar bir davranış, minnacık bir iyilik hareketi içimizi ısıtıyor.
Mesela...
Birinin markette sırasından feragat etmesi bile o gün hayata bir başka türlü bakmamıza sebep olabiliyor.
Hastanede doktorun ''nasılsınız'' demesi, komşunuzun bir ''merhaba''...
Herhangi bir esnafın birinin size kibar ve dürüst davranması içinizdeki var olan enerjiyi ateşlemeye yetebiliyor.
Ben diplomasiye oldum olası hayranlık duymuşumdur.
Uluslararası ilişkilerde diplomasi çok önemlidir.
Diplomasi iki ülke arasındaki ilişkileri zedelemeden sorunları çözme sanatıdır.
İnsani ilişkilerde de bu teknikten istifade edilmesinin çok faydalı olabileceğini düşünürüm.
İşte bu diplomatik davranma sanatı bize nezaketin kapılarını açabiliyor.
Son yıllarda dilimizden düşürmediğimiz iletişim ve etkileşim biliminin sadece nezaketli davranma için var olduğuna inanıyorum.
Mesele bu bilimden ne kadar yararlanabildiğimiz meselesidir.
Biz duygusal bir milletiz.
İlişkilerimizde karşılaştığımız sorunlarda en son söyleyeceğimizi en başta söylemek gibi bir davranışsal hatayı çok yapıyoruz.
Bu durum bazen bir çuval inciri berbat edip facialara davetiye çıkarmaktadır.
Birinin medeni biri olup olmadığını, herhangi bir olumsuzlukla karşı karşıya kaldığındaki sergilediği tutumdan anlamak çok mümkündür.
Bir esnafa işiyle ilgili bir sorunu ilettiğinizde eğer ki size hoşgörülü ve nazik davranabiliyorsa bana göre o esnaf mükemmel bir insan, mükemmel bir esnaftır.
Bunun aksi bir davranışı sergileyen esnafın meslek skalasında ibreyi yukarılara taşıma şansı yoktur.
Trafikte en ufak bir hatada size olanca kaba davranan birinin nezaket diye insani bir vasıftan haberi yok demektir.
Nezaketli davranabilmek için önce nezaketin gereğine inanmak gerekir.
Bizim çocukluğumuzda bu tür incelikler, kibar konuşmak ve nazik davranmak yadırganır hoş karşılanmazdı.
''Dil kırmak, cıvık davranmak'' olarak tabir edilirdi.
İtiraf etmek gerekirse biz bu kültürden çok mahrum yetiştirildik.
Bu yüzden nezaket gösterebilmek için önce sağlam bir inanç gerektirir.
Devamında insana sevgi...
Bu bizi ince bir ruh yapısına götürebilir.
Güzel bir söz vardır.''Herşey incelikten bir tek insan kabalıktan kırılır''
Aslında bizim öz kültürümüzün kodlarında bu değerler bizi doyuracak miktarda vardır.
Mevlana, Yunus Emre, Bektaşi bizim topraklarımıza mahsus hazinelerdir.
Nezaketli davranmak, güzel konuşmak bazı insanların ruh ve karakter yapısına aykırı gelebilir.
Bu insanlara göre nezaket ve incelik gereksiz görülebilir.
Bu klasmandaki kişiler yüzünden gideceğimiz aydınlık yolu terk etmemeliyiz.
İnatla nezaketli davranmaya devam etmeliyiz.
Önce bir ''merhaba, teşekkür ederim, saygılar, lütfen, nasılsınız, ne kadar iyisiniz...'' gibi kelimeleri günde en az bir defa kullanmaya başlamalıyız.
Bu şekilde davranmak ruhumuza da iyi gelecektir.
Korkmayın, nezaketli davranmak ücretsizdir!
Saygılar...